insan, yarasini diri tuttugu muddetce yasar. bu yuzden bize, yaramizi diri tutmamiz ogretildi. yasar iken olmemek, savasirken maglup olmamak ve asik olunca aglamamak gibi. ve bizler, yani her yenilgi sonrasi hatirlarina siginan uc bes zavalli kisiler olarak, omrumuzun sonuna dek hep kaybedecegiz (ogretilmis olana isyan ederek).
ERTRL.
maandag, augustus 31, 2015
zaterdag, oktober 25, 2014
“ hiç yola koyulmamış birine, yolu nasıl tarif
edebilirsin ki?”
gökyüzünün sağır kulaklarına haykırıyorum seni
bir çığ yürüyor göğsüme
dünya ile bağım kopuyor
sonra sen çıkıp geliyorsun bir anka kuşu kanadında
yüzünde bayram sabahı aydınlığı
şehirde çocuklar
şen şakrak
ıslık çalarlerken
ben, eteğinin gölgesine sığınıyorum
tıpkı bir yetim gibi.
"artik sensiz bir sabah var;
diye bir sabah
bir de gece var...hadi kalk! geceyi yerinden edelim."
gecen zaman, saman alevi misali
gunler hep aleyhimize sayip durdu
yalvaririm!
giderken yaninda
beni de goturme
ben hep su kosede durup
gunesi bekleyecegim
yalvaririm!
giderken gunesi de goturme
sorarlar ise seni bana
"belki yine gelir" diyerek
gunlerimi topraga gomup
saklayacagim
yalvaririm!
topragimi ezip gecme
ozlemek, atesli bir hastalik misali
icimde titrer durur
y e t m i s b i r y i l b i r d e n y a s l a n i r i m
yalvaririm!
ruzgarimi alip goturme
diye bir sabah
bir de gece var...hadi kalk! geceyi yerinden edelim."
gecen zaman, saman alevi misali
gunler hep aleyhimize sayip durdu
yalvaririm!
giderken yaninda
beni de goturme
ben hep su kosede durup
gunesi bekleyecegim
yalvaririm!
giderken gunesi de goturme
sorarlar ise seni bana
"belki yine gelir" diyerek
gunlerimi topraga gomup
saklayacagim
yalvaririm!
topragimi ezip gecme
ozlemek, atesli bir hastalik misali
icimde titrer durur
y e t m i s b i r y i l b i r d e n y a s l a n i r i m
yalvaririm!
ruzgarimi alip goturme
woensdag, mei 14, 2014
Bedahşan İli Ve Yüreğim
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır
Tükeniyor, yok oldu bile sevgi
Yazılsın tarihi ve sezilsin
Sonlanışı aşkın, artık o yok ki...
Öyleyse gülüm, neye yarar bilim;
Ezelden ölümün ettiği zulüm,
Granit kayalara kazılsın.
Umardık yüreğimizin yazıtları,
Yâni o kayalar, bir de kanımız,
Bir gün lâl olur Bedahşan’da.
Ah kuzu, bıçak hep senin boynuna
Kirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ...
Teneke kutu ve çöpler yanında,
Yüreğimiz lâl olmaz asla.
Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin,
Yazılsın tarihi ve sezilsin...
Bir zaman vardı, şimdi yok sevgi
Sen çık ve salın, şunu da bil ki,
Küskün gider gidenler yer altına
Nice gevher bedenler çürüdüler
Gevher canlar imiş, parlıyor hâlâ
Tek sahipli ve çok yüzlü bir tebessüm
Özlem ve buluşmalar hep onunla.
Ben kınanma hırkasını kendim giydim eğnime
Sağtöre kadehini taşa çaldım kime ne
Bu kimi ilgilendirir Beyefendi?
Çünkü nice beden, gevher misâli
Arzın sandukasına kondu.
Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır
Dilim ise lâl olacak yakındır
Ama yüreğimin kanı ve kayalar,
Lâl olmayacak Bedahşan’da...
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır.
- Hüsrev Hatemi -
Tükeniyor, yok oldu bile sevgi
Yazılsın tarihi ve sezilsin
Sonlanışı aşkın, artık o yok ki...
Öyleyse gülüm, neye yarar bilim;
Ezelden ölümün ettiği zulüm,
Granit kayalara kazılsın.
Umardık yüreğimizin yazıtları,
Yâni o kayalar, bir de kanımız,
Bir gün lâl olur Bedahşan’da.
Ah kuzu, bıçak hep senin boynuna
Kirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ...
Teneke kutu ve çöpler yanında,
Yüreğimiz lâl olmaz asla.
Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin,
Yazılsın tarihi ve sezilsin...
Bir zaman vardı, şimdi yok sevgi
Sen çık ve salın, şunu da bil ki,
Küskün gider gidenler yer altına
Nice gevher bedenler çürüdüler
Gevher canlar imiş, parlıyor hâlâ
Tek sahipli ve çok yüzlü bir tebessüm
Özlem ve buluşmalar hep onunla.
Ben kınanma hırkasını kendim giydim eğnime
Sağtöre kadehini taşa çaldım kime ne
Bu kimi ilgilendirir Beyefendi?
Çünkü nice beden, gevher misâli
Arzın sandukasına kondu.
Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır
Dilim ise lâl olacak yakındır
Ama yüreğimin kanı ve kayalar,
Lâl olmayacak Bedahşan’da...
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır.
- Hüsrev Hatemi -
woensdag, mei 07, 2014
şunu bil:
herkesten ve herşeyden kaçarken
birden sana tutuldum;
aniden bastıran bir yağmur gibi.
ve alnıma düşen her yağmur damlası,
sana dair biriken ince bir sızı idi;
boğazımda düğümlenen.
beni duy:
sığmıyorsun hiç bir kağıda
ve yazmıyor seni hiç bir kalem.
karşılaşmıyoruz seninle hiç bir şiirde
adın bir seyyah misali dolanıyor
zihnimin karanlik dehlizlerinde
beni anla:
söylenmeyi bekleyen her söz bir düğümdür,
her öfke bir feryâd.
harbe giriyorum goğsümde peydâh olan ağrılarla.
ve mağlup çıkıyorum,
sana karşı verdiğim her savaştan
oysa şimdi sonsuz bir uykuya dalmak için, en müsait yerdir avuçların.
herkesten ve herşeyden kaçarken
birden sana tutuldum;
aniden bastıran bir yağmur gibi.
ve alnıma düşen her yağmur damlası,
sana dair biriken ince bir sızı idi;
boğazımda düğümlenen.
beni duy:
sığmıyorsun hiç bir kağıda
ve yazmıyor seni hiç bir kalem.
karşılaşmıyoruz seninle hiç bir şiirde
adın bir seyyah misali dolanıyor
zihnimin karanlik dehlizlerinde
beni anla:
söylenmeyi bekleyen her söz bir düğümdür,
her öfke bir feryâd.
harbe giriyorum goğsümde peydâh olan ağrılarla.
ve mağlup çıkıyorum,
sana karşı verdiğim her savaştan
oysa şimdi sonsuz bir uykuya dalmak için, en müsait yerdir avuçların.
woensdag, maart 19, 2014
şimdi ben evimden çokca uzak bir diyârdayım. hasret ve kırgınlık
müstehaktır bana. bir sandalye çekip ve aynanın karşısına geçip, hızla
gelip geçen zamanın alnıma çiziktirdiği izleri saymak ile meşgulüm.
bazı sabahlar güne tıpkı evsizler gibi uyanıyorum: kir ve pas içinde. üzerimde garip bir is kokusu ve mütemadiyen nûks eden evime dönme arzusu. galiba bir daha evime geri dönemeyeceğim.
ve yine bazı akşamlar oluyor: "şu köşeyi dönünce evime varmış olsam" dediğim ve fakat her defasında hevesim hep bir "keşke" de takılıp kalıyor.
bu his, bu hasret, bu kırgınlık ve bu evsizlik; boğazımda asla çözülmeyecek olan bir düğüm...gün gelir, geçer mi bilmem. lâkin, sen rabbim kimseyi evsiz koma. zira, evini omuzlarında taşıyan biri olmak çok hazin.
ve artik biliyorum ki, insanoğlu yaşlandıkca bir takım garip hislerin adamı olup çıkıyor...ne tuhaf!
bazı sabahlar güne tıpkı evsizler gibi uyanıyorum: kir ve pas içinde. üzerimde garip bir is kokusu ve mütemadiyen nûks eden evime dönme arzusu. galiba bir daha evime geri dönemeyeceğim.
ve yine bazı akşamlar oluyor: "şu köşeyi dönünce evime varmış olsam" dediğim ve fakat her defasında hevesim hep bir "keşke" de takılıp kalıyor.
bu his, bu hasret, bu kırgınlık ve bu evsizlik; boğazımda asla çözülmeyecek olan bir düğüm...gün gelir, geçer mi bilmem. lâkin, sen rabbim kimseyi evsiz koma. zira, evini omuzlarında taşıyan biri olmak çok hazin.
ve artik biliyorum ki, insanoğlu yaşlandıkca bir takım garip hislerin adamı olup çıkıyor...ne tuhaf!
Abonneren op:
Posts (Atom)