zondag, september 30, 2012

 yolunda giden bir şeyler var
astımım hep tutuyor misal.

yolda polisler sürekli çevirebiliyor
ekseriyetle bana açılan ortalar hep kötü olur
ama bu asayiş ekibi gönlümü hoş etmesini biliyor
hazırcevaplılığıma katkıda bulunuyorlar
müteşekkirim.

varlığımı borçlu olduğum
yüzündeki gülümsemeyle ölümden yana nasibimi elimden alan
benim için
“benimle oynayan baba” diyebiliyor

ha! bazen de hz. ali "cigara" içmeye geliyor.

bunlar iyi şeyler
galiba.


- Muhammed Palewi - 

woensdag, september 19, 2012

ben "biraz daha kal" dedikce, sen parmagin ile uzaklari gösterip, sanki bin yillik bir özlemin uzagindaymiscasina kacip gitmekten bahsediyorsun. sana her "gitme" dedigimde gemiler kalkiyor limandan. sessiz ve puslu bir firtinanin arasina dalip yok oluyorlar. buz dagi olup yoluna cikmak ve seni durdurmak istesemde, artik kavusmanin bir anlami olmayacagini düsünüp pes pese sigara yakiyorum. su siralar fazlasi ile sigara iciyorum. ya o beni biraksin, ya da beni onu birakayim. ya da duzeyli iliskimize hazir sen de yokken devam edelim diyorum. öyle iste.havalar epey sogudu.kisliklari ayiklamak lazim.


Seytanin hakki 3'dür.! 

http://www.youtube.com/watch?v=c8S1E5hUrFE&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=f_St14ILnts&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=Akk8t0JWv4Y&feature=related

zaterdag, september 15, 2012

bügün eylül'ün 15'i. hic kimselere haber vermeden istanbul'a bilet alip geldigim gün. yaklasik 28 gün önce bu sehir de idim. sanki aradan 28 sekiz degil de, 28 bin yil gecmis kadar özlemisim. ne kadar uzak kalirsan, o kadar cok özlüyorsun.

ilk is bir sigara aldim. sonra kosa kosa eminönü-kadiköy vapuruna bindim. sanki  pesimden zaman kovaliyormuscasina binbir telase ile karsiya gectim. gün cabuk bitmemeli idi. güverteye cikip bos bir banka kuruldum. birden elinde tepsi ile garson belirdi. taze cay getirmisti ve yine heycanima yenik düserek alal acele bir cay kaptim. bahsis biraktigimi görünce "sagolasin, allah razi olsun" dedi. bilmiyordu asil benim ona duaci oldugumu.

vapur iskeleye yanasiyordu ve hareket etmek üzere olan diger vapura caka satar gibi selam verdi, o göge yükselen dumani ile...

henuz iki saat olmustu geleli. gecmemesini istedigim zaman sanki benimle yarisiyordu. birden aklima üsküdar'a gitmem gerektigi geldi. sanki sehrin delisi bendim.

üsküdar'a vardigimda saat dört olmustu ve neyseki yarin sabah'a daha cok vardi. o kadar cok tanidik yüze rastladim ki, görünmemek icin nerdeyse cay bardaginin arkasina dahi saklanabilirdim. bir muddet sonra aciktim. her nedense bu sefer aklima ilk gelen sey kokorec oldu. bunun icin en iyi yer cengelköydü.

dolmusa atlayip cengelköye gittim. fakat acligimi unutmustum. oturup cay ve sigara icsem doyucaktim. bir an "ben burada ne ariyorum?" sorusu ile bogusur buldum beynimi. sonra öyle umursamadim ki, ölsem gözüm arkada kalmazdi.

velhasil, cengelköy ile biraz hasret giderdikten sonra eve gectim. sabah ilk ucak ile geri dönücem. artik evdekilerin nerede oldugumdan haberi var. saat 01.48. hava biraz ilik ve esiyor. bu sehirde yine son gecem. alistim butun son'lara. koymuyor artik ve dügümlenmiyor hic bir yumruk bogazimda. kulaklarim "gitme" diye seslenicek bir ses aramiyor. kimseyi özlemiyorum. sevdigim birisi var ve onun dahi simdi bu sehir de oldugumdan haberi yok. bilmis olsa bu sehre daha cok alisicam ve ayrilik o vakit daha mesakkatli bir hal alicak.

bu sehir de yasamak kadar, uyumak da güzel.

baska kacamaklarda yine kavusmak üzere istanbul.! (saat 02.30)

zondag, september 09, 2012


BEKLEYEN

Sen, kaçan ürkek ceylânsın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim...
 
- N.F.K. -  

zaterdag, september 01, 2012

birine karsi sabrimin tükendigi yerde, öfke ile muamele ederim. bu böyledir. cünkü insan ancak sabri ve tahammulu kadar birini sever veya sevebilir. bu sabri/ tahammulu ise o sevdigi insana bir nevi kiraya verir. yani aslinda öyle bilindigi gibi "sonsuz sevgi" diye bir sey yok. "sonsuz sevgi" denen kavram iki kisinin birbirine olan tahammulunden ibarettir. ask biraz da tahammullun ve sabrin karsiligidir.

velhasil, ben tükendim ve tükendigim yerde, öfke ile muamele ettim. dogru veya yanlisti?! olan biten herseyden sonra bunu dahi sorgulucak "pismanliga" bürünmedim/bürünemedim. ne kadar cok yitirmemek icin cabalarsan, o kadar cok ellerinden kayip gidiyor. dönüp dolasip her zaman idrak ettigini dusundugun "her seyi kontrol edememe" gucsuzlugunu tekrar tekrar yasamama ragmen, yinede bundan vazgecemiyorum. ve bu da bazen hic istememis olsam dahi, ben de kayba neden oluyor.

kendime not: vazgecmem gereken kötü huylarim var. bana bir ayna gerek,

ona not: seni sev... neyse, yinede iyi bak kendine.