zondag, december 23, 2012

adini aninca, siritiyorum.tipki adini yazdigim harfler gibi, agzim kulaklarimda...

Sen Daha Başından...

Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili,
sen yitirilmiş olan daha başından,
senin hangi şarkılar gider hoşuna
hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni
gelecek anın kabaran dalgaları içinde
tanımaya çabalamaktan. İçimdeki
tüm uçsuz bucaksız imgeler - - çok uzaktaki
derinliğine hissedilen peyzaj,
şehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin-
edimedik dönemeçleri
ve şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atan
kudretli topraklar - -
tümü, beni her zaman atlatan seni
anlamlandırmak için içimden yükselirler.

Sen, sevgili, daima hasretle seyrettiğim
bahçelersin sen. Bir kır evinde
açık bir pencere - -, ve sen daha yeni
atmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli
karşılamak için beni. Rast gele geçtiğim sokaklar, - -
sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun.
Ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş
olurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş
geri verirlerdi benim çok ani hayalimi.Kim bilir? belki de
aynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de
ayrı ayrı, dün akşam. 


Rainer Maria Rilke -

vrijdag, december 21, 2012

dinsdag, december 18, 2012

bi acayip hallerdeyim. nevrim dönüyor ara sira. otobüs duraklari bekledigim hic bir seyi getirmiyor. evlerin damlarina konan kuslari tasliyorum, aklima sen gelende...

tanrim! biraz daha sabir, biraz daha tütün, biraz daha mühlet tanrim. son bir sigara tanrim, son bir nefes, son bir hatirlayis.

kapisi olmayan duvarlar örüyorum kendime. günese tahammülüm yok. her günüm sanki solundan kalkmis gibi. su gökyüzünü al basimdan tanrim.

her calan sarki da adi geciyor ve her gün üzerinde yürüdügüm kaldirim, sanki beni ona götürecekmis gibi sakin, gibi yorgun, gibi cukur.

burada bi'seyler bitiyor.cümleler kisaliyor.nokta yerini buluyor.



donderdag, december 13, 2012

Mirildandiğim şeylersin

senin harflerin için

1.
mırıldandığın her şeysin, sesinden öpüyorum
sessizliğine de eğiliyorum fakat neredesin
kapanınca harflerinin kapısı: adın
şiirim!
heceler gibi öpüyorum işte iki hecesin
adından başlıyorum öpmeye kırlara çıkmış
harflerinin arasından öpüyorum: ağzın
cennetim!
dilin hâlâ çocukluğun suyuyla terli
ve haylaz suyundan öpsem küskün
bir çeşmenin harflerin susuz. dilin
cehennemim

 2.
mırıldan dur bana, senin üstüne harf
getirmem daha, ağız ağıza duruyor
harflerin: sevmenin birinci hâli gibi
telaşlı duruyor da ben utanıyorum
üçü bakarken birini öpmeye senin!

 3.
harflerin aralanmış
sesliler sevişiyor
sessizlere bu cümlede
sıra gelmeyecek gibi

 harflerin yatışınca
belki duyarsın içinde
sessizlerin uykusuz
kaldığı o cümleyi

aşkı seslendirirken
unuttuğun mırıltı
bizi sessizliğimizden
doğru bağışlar belki

 4.
bir ses sesini öpse
harflerin uykusuz kalır

 5.
dün sabah önünden geçtim
kağıt gibiydi harflerinin yüzü
araları açılmış olmalı
bütün gece sevişmekten

 6.
mırıldandığımız şeyler
kalmayınca aramızda
ağızda söz, gövdede ter,
bir aşk bunlarla biter

 7.
harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm!

woensdag, december 12, 2012

Bir agri olup düsmek kalbine veya yagmur olup avuclarina yagmak, uzak ülkelerin sahipsiz bulutlarinin tasidigi ruzgar olup yüzünü oksamak, üzerinde yürüdügün kaldirim, seni ta gittigin ve gidecegin yere kadar takip eden yol, dönüp baktigin herhangi bir yüz, ayrildigimiz o yer, sokak lambasi, karanlik sehir, ben, sen, tamam sustum.!

Kusasim var... 

maandag, december 10, 2012

"güzelliğin aynaları tehdit ediyor sevgilim
hüzünü unutuşun bu gece, belki sözü edilmez
bilinmez, belki yanıbaşımdadır o kaygan sevdan
bu şiir kuştüyü elini ilk özleyişimdir senin"

zaterdag, december 08, 2012

Anlamadım Herşey Nagihan Oldu

ta başından biliyodum desem yalan
mahkumdu saçlarının karasına beslediğim hakikat
nasıl da yakışmıştı bahtımın karasına gardiyanlık
nagihan bi isyan patlak verdi bir gece
yalnızdım yine, bastıramadım
işte o isyanın zayiatısın
firari bi duygunun mahsulüsün
ta başından biliyodum desem yalan
sezemedim,
herşey nagihan oldu.

ihtiyaç şeklinde hasıl oldu vuslatın
nasıl da acımasız ağır aksak zaman
her yaraya derman
benim katlime ferman oldu
nagihan bi sızıntı oldu yaralarımdan
bekledim, pıhtılaşmadı, tuz bastım
oynuyodum halbuki sessiz sedasız
kaderin biçtiği rolü
bilmem neden umut sürgünü yedim
ihtiyaç şeklinde hasıl oldu vuslatın
anlamadım,
herşey nagihan oldu.

bir aşk payı yanmak düştü bahtıma
hangi itin rüyası belli olmayan
o şatafatlı gösteriden uzak
yaşıyodum hüsn-ü halimce
nagihan bi saldırı oldu kalp kapakçıklarıma
tüm haber bültenleri kınadı
bu menfur saldırıyı
bense metin oldum şikayetçi olmadım
sabır musluklarını sonuna kadar açtım
ve geçiş törenini izledim gözlerinin
gözlerimin önünden
bir aşk payı yanmak düştü bahtıma
göremedim,
herşey nagihan oldu.

- Ismail Özcan - 

zaterdag, december 01, 2012

“Bağlıyız birbirimize
Ama önce sen gidiyorsun
Sonra hepimiz„ sonra hepimiz
Önce sen burkuyorsun sayfayı, sonra başkaları karalıyor cümleleri.
Tam sen ağlayacaksın sanıyorum,
Bir taş yuvarlanıyor sol kolumdan yere,
Başkaları ağlıyor.
Korkma anne, aşk seni de öldürmedi, hatırla.
Bıraktım oyun sonsuza dek sürsün.
Tek tek sökeceğim dolaştığın yerlerdeki acılı yıldızları.
İşim beş dakika sürer.
Nasılsa bilmiyorum son paragrafı.”


- Umay Umay -