zondag, april 28, 2013

Bu olanlarin hic biri ben cok sigara iciyorum diye degil. Her sabah yeniden uyanip ve yeniden uyanislarima aldirmadan tekrar ve tekrar uykuya dalislarimdan degil. Gec kaliyorum diye degil; ardindan yetisemediklerime. Sevdigim bir sarkiyi zilyon kez basa sarip, senin sesine benzetiyor oldugumdan degil. Umrumda degilmis gibi, umarsizca yasayip gidiyor olmamdan degil. Öfkemin git gide alnimda cukurlasmasindan ve gözlerimi, gözlerinden mahrum birakisindan degil. Sukût degil. Unutmak, kavusamamak degil. Korku degil. Keder degil. Efkar degil.
 Hasret degil. Bela degil. 
Ölüm degil. 
Sensizlik...sensizlik.!    

zaterdag, april 20, 2013

Senin güzelligini kiskanir bahar.
bu yüzdendir hayiflanmasi.
aksam olur ve cocuklar evlerine dönerler
anneler cam köselerinde beklerler, binbir telas icinde;
ben seni öyle beklerim.

Oysa bir aksam vakti karissan evlerine dönenen cocuklarin arasina
ve ben bana dönüsünü senin; cam köselerinde degil, sokagin basinda degil, yol'da degil;
sehrin kapisinda beklerim.  

Efendim

I

Boynuma bir ip at
Kölen diye yollarda gezdir beni

II
Gözlerini süzüyorsun
Bir balık gibi akıyorsun kaldırımlarda
Bir daha yüreğini kaparsan bana
‘Bu yaprağı parampaça yaparım’
Çiçekler sarı yapraklar ve bir ocak ayı
Ağız ağıza sin ve cim harfleri
Ateş kararıyor, bu içimin alevleri
Acı çekiyorum elimden alınmışsın gibi
Bir mektup hakiyemiz olacak
Baştan başa notalar bülbül ağızları
Dik kafalı bir baş görüyorlar
Başını eğmiş dalların yaprağında
Zayıf bir çocuk yüzü, gülümsüyor
Dikkatle bak, korku dolu bakışları
O boğulurken gülücükler
Saçılıyor
Ölüm bir kuş kaldırıyor mezarlıktan
Ak kanatları, hayat yok oluyor
Çıkıp geliyorsun
Kor gibisin, bir kar gibisin
Soruyorsun: Zarifoğlu bana dargın mısın
Yoksa uyardılar mı seni sevdamızdan
‘Yaşamak’ bir perde gibi kalkıyor aramızdan
Zamansız mekansız bir tünel başındayız şimdi
O mavi gözleri görmüş olmalıyım
Bir ikindi vakti kaskatı ellerimin altında
Uçuşlu saçlar bukleler
Üstünde uyuyan eller
Sevgim uzanıyor
Soluk soluğa uyandırıyor menekşeleri
Görüyorum kıpırdanışlarını
Uykunda gül açan yanaklarını
Haydi uyan
Haydi canlan “hazan yaprağı”

- ACZ - 

vrijdag, april 19, 2013

Beşikten mezara kadar

seni istikbal için önce gelmek cihana,
ve başkasından almak sonra geliş müjdeni.
bir nefes dinlemeden yıllarca koşmak sana,
aramak her tarafta… bulmamak asla seni.

suda, rüzgarda, kuşta senin sedanı duyup
seni beyaz çiçekli dallar içinde sanmak.
vuslatın rüyasını görmek üzre uyuyup
hasretin azabına ermek için uyanmak.

başka bir şekle koymak her gün güzel yüzünü,
boyamak gözlerini bir siyah,bir maviye.
tek seni hayâl için süzerek batan günü,
gece mehtaba dalmak,sen de dalmışsın diye.

seni anlatmak üzre yazıp her gün bir gazel
geçirmek ömrü yalnız sana dair eserle.
saçlarını çözerek hûlya dizinde, tel tel,
bugün güllerle örmek, yarın menekşelerle…

tesadüf ümidinin bittiği müthiş anda
dudağa kanla çizmek yeniden tebessümü:
seni istikbal için artık öbür cihanda,
dosta el sallar gibi,davet etmek ölümü.”

- faruk nafiz çamlıbel -

zondag, april 14, 2013

Sultan

Seçkin bir kimse değilim
ismimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat bir boş rüyaymış
Geçen ibadetler özürlü
Eski günahlar dipdiri
Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harflerinde kimliğim
Bağışlanmamı dilerim

Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme

Hayat boş geçti
Geri kalan korkulu
Her adımım dolu olsa
İşe yaramaz katında
Biliyorum
Bağışlanmamı diliyorum


- ACZ - 

maandag, april 08, 2013

Sevgilime iftira

Dudaklarından kalkarken boynun kurcalar beni
bir yanımı kara çıbanlara saldılar,ıslak
bir yanım hiç ayrılmamıştır,gümeçlerde saklıdır
ondan ki nefret içinde omzunu okşuyorum
ama bana şimdi gerçekten zor gelen şey
bir grevin çocuklara kazınmış izlerini hatırlamak
sözlerimi etime bastırıyorum
içimde çalılıkları yaran bir postalın tortusu
benim bu sası karanlığa zorla,zorlayarak
tutuşmuş bir gül sıkıştırmak boynumun borcu
yeter ki
sağlam senetler verilmiş sanılırken aşkı karartmak için
sen bir daha beni saçlarınla sıyır
ağdalanmış sevincimi hışırdat,bunu yapabilirsin
çünkü bütün bankalar,silah fabrikaları
her gün bacaklarımıza sırnaşan kara köpük
senin sessiz gururunda homurdanan tufanı
hesabetmiş değil
bilmemişler hıncımın yaban otlar suladığını
çalakalem sevebilmek elimden gelmiyor
belki evet
onların mühürlerini kımıldatan barut dumanlarını
solumaktan biraz çopurlanmıştır sesim
senin göğsünü ağartırken yıpranılacak elbet
bakışlar tozlanacak dolukmuş sofalardan
ezikliğin şehveti yayılınca
taptaze yaşlanmayı da öğrenmem gerekecek
iştedir yalanı seyreltiyor uykusuzluklar
aklımın köşesinden atlılar geçiyor
değil mi ki beni şımartan gökyüzüdür
ve ben o tanyerlerinin sulbünden gelmekteyim
hiç bir dostumu kalebent saymam parmaklıkların ardında
kan değildir dostlarımın çakrışına bulaşan
kan değil,mürekkep lekesi ben bilirim
çünkü birgün gerçekten kan aktığında
ölüm çiçeklerin yırtıcı dülgerliği sanılacaktır
karaysam şimdi öfkenin payı vardır karanlığımda
aşktandır titrediğim eğer ki titriyorsam
sözlerim öcalan ağza misvak,iyice anlaşılsın
bu dağlanmış toprağa süzülen ayaklarımdan
keşke kan olsa
o zaman
senin çardağına çıkarken
karıştırırken şarapla kendimi sana
varsın gün geçtikçe herşeyde biraz kahır
biraz bakır çalığı olsun lokmamızda
bana soru sor artık
beni kurtarma,konuştur
beni yaz geceleri patlayan sağnaklara bağışla.


- Ismet Özel - 

zondag, april 07, 2013

Yillar yillari kovalar. Gemiler kalkar limanlardan uzak ülkelere.
unutmak zor istir, bilirim. Gitmek ise en kolayidir ve bu yüzden gemiler hep gider.
ellerime nar bulasir, kan kirmizi nar
kanim aksin ki, en az nar kadar severim ben seni.

Kediler tutmus sokak baslarini. Her biri birer eskiya gibi yolumu gözler.
azigim az, yolum uzun. Ah sen bilmezsin, deli gibi gitmek geciyor icimden.
kizgin demirler ile daglasam ellerinden mahrum kalan ellerimi,
agriyan yanlarimi omzuna yaslasam, bir daha o bankta otursak seninle;
ve deniz koksa her yanimiz.

Simdi mevsim bahar. Vakitsiz ölesim var.! 




vrijdag, april 05, 2013

Uzat, ellerin ile kalbini uzat. Bir buselik yer ac yanaginda bana.

dinsdag, april 02, 2013

Ah sevgili! kaç tesbih tanesi eder benim bu sabrım. Kaç cana bedeldir senin güzelliğin. Ve hangimizin kalbi dayanır seni bir gonca tanesi gibi taşımaya.