woensdag, maart 19, 2014

şimdi ben evimden çokca uzak bir diyârdayım. hasret ve kırgınlık müstehaktır bana. bir sandalye çekip ve aynanın karşısına geçip, hızla gelip geçen zamanın alnıma çiziktirdiği izleri saymak ile meşgulüm.

bazı sabahlar güne tıpkı evsizler gibi uyanıyorum: kir ve pas içinde. üzerimde garip bir is kokusu ve mütemadiyen nûks eden evime dönme arzusu. galiba bir daha evime geri dönemeyeceğim.
ve yine bazı akşamlar oluyor: "şu köşeyi dönünce evime varmış olsam" dediğim ve fakat her defasında hevesim hep bir "keşke" de takılıp kalıyor.

bu his, bu hasret, bu kırgınlık ve bu evsizlik; boğazımda asla çözülmeyecek olan bir düğüm...gün gelir, geçer mi bilmem. lâkin, sen rabbim kimseyi evsiz koma. zira, evini omuzlarında taşıyan biri olmak çok hazin.

ve artik biliyorum ki, insanoğlu yaşlandıkca bir takım garip hislerin adamı olup çıkıyor...ne tuhaf!

Geen opmerkingen:

Een reactie posten